Oldu cân hem-bezm-i cânân dinlemem sussun cihân
Gûş-i cânım dinlesin ârâm-ı cânım söylesin
Hem-… : …daş (hem-şehri=aynı şehirden gibi)
Bezm : Meclis
Cânân : Sevgili
Hem – bezm – i cânân : Sevgili ile birlikte olma hâli.
Gûş : Kulak
Gûş-i cân : Can kulağı
Ârâm : Durma, eğlenme. Durulan, sükûnet bulunan yer. -Zımnen- sevgili.
Ârâm-ı cân : Can durağı; sevgili.
[Sevgili ile buluştum. Artık kimseyi dinleyemem; herkes sussun. Can özüm söyleyecek, can kulağım dinleyecek.]Bir zemân ben söyledim kim bildi bundan böyle de Gönlümün hâlin yıkılmış hânümânım söylesin
Hânümân : Ev, bark, ocak.
[Hayli zamandır ben söyledim; anlayan oldu mu? Bundan böyle viran olmuş evim- ocağım söylesin artık.]
Meşhedim mahşer kesilmiş bende yok sözden eser
Kıssa-i rengînimi hûn-ı revânım söylesin
Meşhed : Şehidin defnolunduğu yer.
Rengîn : Renkli
Hûn : Kan
Hûn-i revân : Akan (yürüyen) kan
[Kabrim mahşer yeri gibi sessizdir. Artık benim renkli hikâyemi akan kanım anlatsın.]
Ben nihân oldumsa âsârım nihân olmaz durur
Şânımı ahlâfa sît-i câvidânım söylesin
Nihân : Gizli.
Âsâr : Eserler
Ahlâf : Halefler (bizden sonrakiler)
Sît : Ün, iyi şöhret.
Câvidân : Dâimî kalacak olan.
[Ben kabre girer, gözden gizlenirim ama eserlerim kalacaktır. Bizden sonrakilere onlar anlatsın artık.]
Bir zemân olsun bana seng-i mezârım tercemân
Ben yoruldum söylemekten tercemânım söylesin
Seng : Taş
[Bir müddet de mezar taşım bana tercüman olsun. Ben söylemekten yoruldum, tercümanım söylesin.]