Klasik şiirimizin üç önemli şairinin aynı istikâmette manâ taşıyan birkaç beytine temas etmek istiyorum bugün. Biri Nev’î, biri Hâzık Mehmet, diğeri Osman Nevres.
Onaltıncı yüzyılda yaşamış olan Nev’î hoyratça unuttuğumuz değerlerimizden. Oğlu Nev’îzâde Atâyî de çok büyük şairlerimizdendir.
Nev’iyâ lâzım değil olmak filân ibn-i filân
Ma’rifet kesb eyle tâ bir âdem ol âdem gibi
[Filânın veya filânın oğlu olmak hüner değil. Faydalı ilim edin, öğrendiklerine uygun yaşa; bunu da gösterişsiz ve yalnız Allah için yap ki; adam gibi adam olasın.]
Kimin oğlu veya kızı olduğun değil, kim olduğun önemli; kim olduğun da (yani iyi mi yoksa kötü mü olacağın, kiminle olduğuna bağlıdır. Karganın dostu kargadır, bülbülünki bülbül. Kötü insanlarla düşüp kalkarak, iyi insan olmak zor değil, imkânsız.
Sakızadalı Osman Nevres ise bakın nasıl söylemiş:
Nevres selîm ü pâk gelip gitmedir hüner
Yohsa cihana günde bin âdem gelir gider
[Bu dünyaya geldiğin gibi temiz ve güzel gelip gitmektir marifet; yoksa bu köhne değirmene günde binlercesi gelir, gider.]
Öyle ya, tertemiz gelmemiş miydik dünyaya. Geldiğimiz gibi gidememek ne büyük hüsrandır.
Yâdında mı doğduğun anlar
Sen ağlardın gülerdi âlem
Öyle bir ömür sür ki mevtin
Olsun sana hande, halka mâtem
Dünyaya geldiğinde ağlıyordun ya! Herkes de gülüyordu, oğlumuz/kızımız oldu diye. Bak ömrünün sonuna gelmek üzeresin. Öyle yaşa ki sen giderken insanlar ağlasın da sen gül. Son gülen iyi güler. Son gülmek, ölürken gülmektir; yoksa diğer bütün gülmekler sondan bir öncedir.
Bâis-i nekbet olur merd-i harîse ‘izz ü câh
Nitekim bâl ü per esbâb-ı helâk-i mûrdur
Osman Nevres
Nekbet : Çöküş
Merd : İnsan
Harîs : Hırslı
‘İzz : İzzet, yükseklik
Câh : Makam, mevki
Bâl ü per : Kanat
Esbâb : Sebepler
Mûr : Karınca
[Hırslı kişi için makam-mevki sahibi olmak, başarılı ve itibar sahibi olmak mahva sebep olur. Nasıl ki; karınca kanatlanınca bilirsiniz ki; ölmesi yakındır.]
İlâc ancak gürisne-çeşme müşt-i hâk-i lahdidir
Halâs olmaz hezârân gence mâlik olsa zilletden
Hâzık Mehmet
Gürisne : Aç
Çeşm : Göz
Müşt : Avuç
Hâk : Toprak
Lahit : Kabrin içi
Halâs olmak : Kurtulmak
Hezârân : Binlerce
Genc : Hazîne
[Aç gözlüyü doyuran ancak kabrinin bir avuç toprağıdır. Yoksa dünyanın hazinelerine sahip olsa aşağılıktan kurtulup huzura kavuşamaz.]