Tevekkül ehliyiz hergiz bizim âmâlimiz yokdur
Müheyyâdır bizim’çün devlet isti’câlimiz yokdur
Nef’î
Müheyyâ : Hazır, teşne, eğilimli, râzı
Hergiz : Daima, her durumda
Âmâl : Emeller
İsti’câl : Acelesi olmak
[Biz Allah’a tevekkül etmişiz. Hâlimize râzı oluruz. Emeller beslemeyiz. Devlet makamları bizi arzular ve bizim için hazırdır ammâ, biz tenezzül etmeyiz.]
Dördüncü Murâd, Osmanlı tarihinin en seçkin sîmâlarından biridir şüphesiz. Son derece zor şartlarda tahta geçip, içeride ve dışarıda amansız düşmanlarla çetin mücadelelere girmiş; Bağdat ve Erivan zaferlerini kazanmış, böylelikle Osmanlı Devletinin yıkılışını iki asır kadar geciktirmiştir.
Dedesi Yavuz Sultan Selim’i hatırlatan çelik gibi bir irâde ile yönetim icrâ etmiş, ‘yırtıcı kuşun ömrü az olur’ derler; 30 yaş civarında âhirete gitmiştir.
‘Gözünü budaktan esirgemeyen Dördüncü Murad’ın yanında sözünü dudaktan esirgemeyen’ büyük şair Nef’î günü gelmiş, sivri dili sebebiyle idam edilmiş ama diyeceğini hep diyegelmiştir.
Yukarıdaki beyt O’nun. Dördüncü Murad gibi bir devlet başkanının zamanında söylenen bu sözler, Padişâh’ın vereceği muhtemel bir görevi baştan reddetmek, ya da isteksizlik göstermek suretiyle aslında, Padişahın şahsına yönelik bir istiğnâ hâlidir. Günümüzde sıkça gördüğümüz tabasbus (yaltaklanma, çanak yalayıcılık) tavrı ile karşılaştırıldığında, aradaki fark insanı hayrete düşürmektedir.
Nitekim yine Nef’î der ki:
Görmedim Nef’î gibi bir rind-i âlî-meşrebi
Hem gedâ hem pâdişâh-ı kâm-kâra nâz eder
Rind : Babacan, dünyaya eğilimi olmayan, eğilip bükülmeyen
Âlî-meşreb : Yüce gönüllü
Gedâ : Son derece fakir, dilenci
Kâm-kâr : İstediğini yapma imkânına sahip olan
[Nef’î gibi yüce ganüllü, adam gibi adam da görmedim yani. Mâşâallah! Hem dilenci gibi fakîr, hem de cihan padişahına nazlanacak kadar tok gözlü.]
Okumaya devam et Müheyyâ