Damlalar

Sultan Fâtih (Sadelik)

İstanbul’u fethettiği zaman Sultan İkinci Mehmet henüz 21 yaşındaydı bilindiği gibi. Batılı ressamların fetih anını tasvir ettikleri resimlerde ise 40 yaşın üzerinde görünmektedir ve bu husus ayrıca dikkate değer. Yani bugün maalesef müptelâ  olduğumuz aşağılık kompleksinin, çok daha öncelerden beri Batılı dostlarımızın fârik vasfı olduğunu hatırlatmaktadır. Doksan küsur yıllık ömrünü 1996 yılında tamamlayıp giden İngiliz […]

Sultan Fâtih (Sadelik) Read More »

Büryan Kebabı Yediniz mi?

Her yörenin bir kebabı olur ya; Siirtlilerin de ‘Büryan Kebabı’ var. (Şimdilik bildiğim yalnız adı, ama eminim ki tadı da çok güzeldir.) Büryan, Farsça ‘biryân’ ın farklı bir söyleyiş biçimi ve esasen biryân, kebap demek zaten. Şairlerimizden iki büyük usta bakın nasıl temas ediyorlar kebaba: Ahmet Paşa diyor ki: Kondu Ahmed hâne-i dilde belâ vü

Büryan Kebabı Yediniz mi? Read More »

Adalet

Adalete dair bazı örnekler: Klasik kültürümüz içinde öyle çok ve vurucu örnek bulmak mümkün ki seçim yapmak bile hayli zordur doğrusu… Ziya Paşa der ki mesela: Zâlim yine bir zulme giriftâr olur âhirElbet olur ev yıkanın hânesi vîrân “Başkalarına zulmedenler sonunda kendileri de zulme uğrarlar; ev yıkanın evini yıkarlar sonunda” demek olur. Devam eder aynı

Adalet Read More »

Edebiyat Olsun

Seneler önce (1988 yılında) küçük bir kasabada avukatlık yapmakta ve henüz 26-27 yaşlarında iken şöyle bir soru ile karşılaşmıştım; demişlerdi ki: “Hayati Bey sen bu şiirleri niye biliyorsun, bu eski kelimeleri neden biliyorsun, zorun ne?” Peki neden böyle bir soru îcâb etti? Şundan; 7-8 kişi bir aradaydık, yaşça en küçük bendim ve hâzırûnun biri edebiyat

Edebiyat Olsun Read More »

Çay Molası

Eskilerin hayatı anlamaları ve bir özge temâşâ ile seyretmeleri imrenilmeyecek gibi değil. Söz uçar, yazı kalır ya; iyi ki bir kısmını yazmışlar da, modernitenin bunalttığı ve insanlığımızı acımasızca tükettiği günümüzde bize bir nefes alma imkânı bahşetmişler. Divan şâirleri bazen rindâne söylemişler, bazen âşıkâne, bazen de hakîmâne. Bilhassa hikemî söyleyişler ihtivâ eden, bir hayat düsturu ortaya

Çay Molası Read More »

Kanûnî Sultan Süleyman ve Zenbilli Ali Efendi

Kanûnî Sultan Süleyman merhum, Topkapı Sarayı’ nın bahçesindeki ağaçlarda mebzûl miktarda karınca görülmesi üzerine, kurtulmak için çare araştırır ve ağaçların gövdelerine ve diplerine kireç tatbik edilirse meselenin çözüleceğini öğrenir. Fakat ilim ehlinden izin almadan yapmak istemez ve Zenbilli Ali Efendi’ ye meseleyi sorar. Çok iyi bir şair olan –o kadar ki, bütün Osmanlı Şairleri içinde

Kanûnî Sultan Süleyman ve Zenbilli Ali Efendi Read More »

Sultan Fâtih (Şair Avnî)

Sultan Fâtih yani şair Avnî der ki: Kesmezem ağyâr cevri ile cânândan ümid Kim kesilmez havf-ı şeytân ile îmândan ümid   Ağyar : Gayrılar, yabancılar, dost olmayanlar, eller. Cevr   : Sıkıntı. Havf   : Korku.    Şu demek olur:   [Aşktan haberi olmayan, sevgili ile muhabbetimi kıskanan ve bu yüzden düşmanlık besleyen kişilerin vereceği sıkıntılardan korkup sevgiliden vaz mı geçeceğiz

Sultan Fâtih (Şair Avnî) Read More »

Muhibbî (Kanuni Sultan Süleyman)

Efendim klasik şiirimizin en büyük ustalarından biri Muhibbî’ dir. Yani Kanuni Sultan Süleyman. Devrinde ikinci büyük devletin başı yani Avusturya İmparatorunun Osmanlı’daki protokol muadili Sultan, Sadrazam ve Reisülküttap (Dışişleri Bakanı) değil de dördüncü kademe olmak üzere Kırım Hanı Gazi Giray idi. Devlet başkanı olmasaydı bile şiir kudreti ile bugün anmakta olacağımız Kanuni merhum 46 yıl

Muhibbî (Kanuni Sultan Süleyman) Read More »

Urfalı şâir Yûsüf Nâbî

Urfalı büyük şâir Yûsüf Nâbî (vefat 1712), çağdaşı olan Çorlulu Ali Paşa’nın kararıyla evi yıkılıp perîşân olunca aşağıdaki gazeli yazmış. Derler ki; “keşke yüz evi olup yüzü de yıkılsaydı da Nâbî’den, böyle yüz eser kalsaydı.”  Bu şiire çok sonraları yapılan nazire ve tahmisler cidden kayda değer evsaftadır. Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüzBiz neşâtın

Urfalı şâir Yûsüf Nâbî Read More »