Nazîreye Bakar mısınız?

Sunar bir câm-ı memlû bin tehî peymâneden sonra Döner vefk-i murâd üzre felek ammâ neden sonra Mezâkî

Sunar bir câm-ı memlû bin tehî peymâneden sonra Felek ehl-i dili dil-şâd eder ammâ neden sonra Sâbit

Nazîre, benzer; nazîre yapmak, benzetmek demek. Edebiyatta benzerini yazmak, söylemek.

Yukarıya aldığım ilk beytin sahibi olan Mezâkî 17. yüzyılda yaşamış. Mahlâs olarak seçtiği kelimenin anlamına uygun olarak çok tatlı sözlerin sahibi. Fevkalâde hayran olduğum bir mutasavvıf şair.

Şu beytin sahibine siz ne dersiniz?

Mezâkî merddir, lâf ü güzâf-ı serserî etmez Tekellüf bertarâf merdâne bir er oğlu erdir bu

[Mezâkî mert adamdır. Hesapsız – kitapsız lâf etmez. Tekellüften (gösterişten, senlik-benlikten] sıyrılmış yiğit edâlı adam oğlu adamdır vesselâm!]

Nazîre olan ikinci beyt ise Sâbit merhûmun. Meşhur hikmet şairi Urfalı Yusuf Nâbî ile aynı sene (1712) vefat etmiş. Muazzam bir şair.

Hani meselâ:

Meydâne geldi na’ş-ı rakîb-i nemîme-sâz Huzûr-ı kalb ile kıldım ömrümde bir nemâz
Diyen şair.

[Dedikoducu, fitneci alçak rakîp öldü ve cenazesinde bulundum. Ömrümde bir kere şöyle huzur içinde bir namaz kıldım.]

Şairleri hakkında bu kısa bilgileri verdikten sonra baştaki beytlerin izahına geçecek olursak;

Sunar bir câm-ı memlû bin tehî peymâneden sonra Döner vefk-i murâd üzre felek ammâ neden sonra Mezâkî

Câm : Kadeh
Memlû : Dolu (bu kelime ile ilgili yazının sonunda bir izahata
  yer vereceğiz)
Tehî : Boş
Peymâne : Kadeh
Vefk : Uygunluk
Murâd : İrâde edilen, istenen
Felek : Gök (kader)

[Felek bin tane boş kadehten sonra birgün dolu bir kadeh de sunar ve arzuna uygun döner ammâ neden sonra; sabır gerek!]

Sunar bir câm-ı memlû bin tehî peymâneden sonra Felek ehl-i dili dil-şâd eder ammâ neden sonra
Sâbit

Ehl-i dil : Gönül ehli
Dil-şâd : Mutlu

[Felek bin boş kadehten sonra bir gün dolusunu da sunar ve seni bahtiyar kılar ammâ neden sonra; sabır gerek!]

Memlû, dolu demek. Mâliye oradan. Mâlî dolu, hâlî boş demek; hani tahliye (boşaltmak) oradan.

Hatırlayalım Mevlid-i Şerîf (=Vesîle-tün Necât) müellifi Süleyman Çelebi merhûmun;

Bir feza oldu o demde rû-nümâ Ne mekân var anda ne arz-ı semâ Kim ne halîdîr ne mâlî ol mahal Akl-ü fikr etmez o hali fehm-ü hâl

[Yaratılışın başlangıcını anlattığı, insanı metafizik ürpertilere davet eden bu mısralarında Süleyman Çelebi merhum; öyle bir feza göründü ki, mekân ve zaman yoktu onda ve boş da dolu da değildi; o hâli akıl kavrayamaz.]

Eskiden her düğün, asker uğurlama veya karşılama, şükür gibi muhtelif vesilelerle Vesîle-tün Necât okumak adeti vardı. Canlanması ne güzel olur. Oldukça sade bir Türkçe ile kaleme alınan bu manzumenin, ortalama kültüre sahip bir Müslüman yarısını ezbere bilirdi. 30-40 yıl öncesinden bahsediyorum.

Geçmiş zaman olur ki hayâli cihân değer.

Bu mısra Hâyâlî Bey merhûmundur. İsterseniz küçük bir farkla bir daha okuyalım:

Geçmiş zaman olur ki Hayâlî cihân değer.

Farkı fark ettik mi?

Av. Hayati İnanç

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir