Şaire Fıtnat Hanım’ dan bahsetmemek haknâşinâslık olur.
Devrinde yaşadığı gerçekten büyük şairlerden Koca Ragıp Paşa ve şair Haşmet ile nükteleri çok bilinen Fıtnat Hanım’ ın babası ve dedesi de hem şeyhülislâm hem şair idiler.
O nüktelerden birini şuraya kaydedelim:
Kurbanlık almak için pazarda bulunduğu bir sırada Haşmet, “Sultanım kurbanınız olayım” yollu takılınca şu cevabı verir:
- Bu sene boynuzsuz keseceğim.
Bir diğeri de şu:
Koca Râgıp Paşa yanında Haşmet de olduğu halde önleri sıra yürüyen Fıtnat Hanım’ ı kasdetmezmiş gibi der ki : “Önümüzde berd-el acûz (kocakarı) var Haşmet!”
(Bu isimle anılan bir fırtına yaklaşmaktadır çünkü o günlerde ve gûyâ maksûd odur. Bu fırtınayı takip eden günlerde de Sevr (Öküz) soğukları gelir.)
Fıtnat Hanım kendi kendine söyleniyormuş gibi der ki: “Arkadan sevr gelir!!!”
Şaka bir tarafa Fıtnat Hanım’ ın muhteşem beytlerinden birkaçı:
Tevekkül bâd-bânın kıl küşâde fülk-i ihlâsa Eser bahr-i emelde bir muvâfık rûzigâr elbet
Bâd-bân : Yelken
Küşâde etmek : Açmak
Fülk : Küçük tekne, yelkenli
İhlâs : Hâlis etme, arındırma, samîmî olma, riyâsızlık (has anlamıyla yalnız Allah rızâsını gözetip gayrıya meyl etmemek)
Bahr : Deniz
Muvâfık : Uygun
[İhlâs gemisine bin, tevekkül yelkenini aç ve açıl emel denizine. Yelkenlerini şişirecek bir uygun rüzgâr bugün esmezse yarın eser. Yeter ki, gemide delik ve yelkende yırtık olmasın; sen ona dikkat et!]
Bilmedik zevk-ı visâlin çekmeyince firkatin Olmadıkça hasta kadrin bilmez insan sıhhatin
Visâl : Kavuşma
Firkat : Ayrılık
[Ayrılık acısını çekmeden kavuşmanın lezzetine varamadık. İnsan olarak zaafımız bu tabiî; insan hasta olmadan sıhhatin kıymetini bilemiyor.]
Hatırlamalıdır; ‘Ölmeden önce hayatın, fakir düşmeden evvel zenginliğin, meşguliyet gelip çatmadan boş vaktin, ihtiyarlık gelmeden gençliğin ve ölüm gelmeden evvel hayatın kıymetini bilin’ meâlindeki emr-i Peygamberîyi.)
Tabîat rûşen olmaz olmayınca dîde-i hak-bîn Alır mı beyt-i bî-revzen ziyâ hurşîd-i enverden
Rûşen : Parlak, ışıltılı, aydınlık
Dîde : Göz
Hak-bîn : Hakkı ve hakîkati gören
Beyt : Ev
Revzen : Pencere
Ziyâ : Işık
Hurşîd : Güneş
Enver : Çok aydınlık, parlak, nurlu
[Dışarıda güneş ne kadar parlak olsa, penceresi olmayan ev bundan istifâde edemez ya; işte onun gibi, kalp gözü kör olanın da tabîatının aydınlanması mümkün değildir.]
Kanâat kûşesin cây eyleyenler ağniyâdandır Gınâ-i kalbe mâlik olmak elhak kimyâdandır
Kûşe : Köşe
Cây : Yer, mekân
Ağniyâ : Zenginler
Gınâ : Zenginlik
[Kanâat köşesini mekân tutunlar gerçek zenginlerdir. Gönül zenginliğine sahip olmak ise kimyâ’nın tâ kendisidir. (Kimyâ, demiri altına çevirme ilmidir.)]
Av. Hayati İnanç